10 Ekim 2011 Pazartesi

inspration

Bu maskenin altında bir yüz var...

...ama o benim yüzüm değil.

Yüzüm ne maskenin altındaki kaslardan...

...ne de onların altındaki
kemiklerden ibaret.


-Öl!
-Öl!
-Neden ölmüyorsun?
-Neden ölmüyorsun?
-Bu maskenin ardında,
bir yüzden ötesi var.
-Bu maskenin ardında
bir düşünce var, Bay Creedy.
-Ve düşünceler, kurşun geçirmez.
__________________________________________

Bu Tarz bir esinlenmeden ne tür işler çıkacak çok merak ediyorum... bu amaçla Hazırlayacağım çalışmaları  Kasım ayının 2. haftasından sonra bir şekilde duyurmayı amaçlıyorum... O zaman gelene kadar yukardaki repliklerle idare edeceğim... Unutmadan... Hepimiz "inanılmaz güçlü varlıklarız".

24 Eylül 2011 Cumartesi

eğer herşey 2012'ye kadarsa...

çeşmeden izmir'e doğru yola çıktığım şu saniyeler itibarıyla (istanbul'a döneceğim için olsa gerek) karamsar düşünceler sarıyor sinapslarımı. her şey 2012 'ye kadarsa, denizden uzaklaştığım anlarda geri dönüşüm olmayacak. gönülden ettiğim bu veda aslında hiç de geri dönüşü olmayacak bir uzaklaşma.
aslında sadece denize degil harika bir cumartesiyede veda etmiş olacağım.

yıllardır bir bir artan rüzgar jeneratörü kocaman rüzgar gülleri sağımda ve solumda, her geçişimde büyüme ve gelişmelerini gözlemlediği düşündüğüm maki bitki örtüsü...

bu sessiz vedaya bir anlam kazandırma çabalarımın doruk noktasında izmirden kopuyor olmak ve istanbulun kucağına düşmek var. ama bu kadar ayrılığın sonunda sevdiğim kadına kavuşacak olmak, işte bu düşünce tüm 2012 zırvalıklarına bir set çekiyor.

unutmadan 2012 müthiş bir yıl olacak. bu son cümle iş bu yazının inceptional finalidir...

9 Eylül 2011 Cuma

Boşluk Bakışımın Biçimini Alıyor

Yıllar önce okuduğum, konusundan, kağıt kalitesinden, kesiminden, kitap içinde kullanılan fotoğraflardan ve sade basit tasarımından oldukça etkilendiğim ünlü kozmolog Hubert Reeves'in harika kitabı, Boşluk Bakışımın Biçimini Alıyor. Reeves'in kişisel günlüğünden derleme paragraflardan oluşturulmuş bu kitap ülkemizde Tübitak Popüler Bilim Kitapları serisinde yayımlanmıştı... Dün gece, yıllardır yanımdan ayırmadığım bu kitabı bir kez daha çok hızlı bir şekilde okudum. Merak eden herkesin okumasını istediğim "Mezarlık" ile alakalı bir bölüm var... Okuduğunuz anda benim gibi durulacağınızı ve hayatı daha doğrusu hayatın bu aslında pek de gerekli olmayan gereksiz koşuşturmasını sorgulayacağınızı düşünüyorum....

Kitabın arka sözünden; "Bulutsular ve atomlarla birlikte, var olan her şeyle birlikte maddenin düzenlenişinin bu engin deneyimine katılıyoruz. Evrene yabancı olmak şöyle dursun, milyarlarca ışık yıllık bir genişlikte sürüp giden bir serüvenin içinde bulunuyoruz. On beş milyar yıllık bir gelişmeden sonra bizi yaratan bir kozmosun çocuklarıyız. Hindu geleneğinde olduğu gibi, taşlar ve yıldızlar bizim kardeşlerimiz."

8 Eylül 2011 Perşembe

Rakamların dili...

Dijital ortamda çalışırken bir anda karşıma çıkan rakamlar dizisini paylaşmak istiyorum... Bi Hikmeti vardır diye düşündüğüm bu rakamlarda mantıklı bir şey elde edilebileceğini düşünmek mantıklı olmasa da, çok şık durdukları kesin...


M280.748,187.758c-6.96,0.16-13.922-0.027-20.88,0.109c-0.113,11.848-0.018,23.695-0.05,35.543
c-1.277-0.039-2.549-0.082-3.818-0.128c-5.857-7.917-11.771-15.789-17.655-23.686c-6.562-8.738-13.844-16.9-20.508-25.556
c-5.906-7.736-11.472-15.725-17.515-23.354c-5.36-6.234-10.93-12.685-18.409-16.415c-2.146,0.202-4.505-0.045-6.431,1.08
c-1.402,2.642-2.004,5.696-2.091,8.666c0.33,8.165,5.363,15.111,10.953,20.668c21.585,19.615,43.866,38.484,64.877,58.723
c-23.433,0.338-46.885,0.234-70.325,0.143c-0.164-9.869-0.787-19.72-1.325-29.572c-0.481-5.01-0.599-10.532-3.78-14.702
c-1.419-2.148-4.403-2.49-6.615-1.48c-4.625,3.873-7.097,9.539-9.414,14.957c-5.46,9.479-2.383,20.773-2.57,31.092
c-2.1-0.023-4.196-0.055-6.29-0.143c0.07-4.897-0.243-9.787-0.218-14.682c-0.085-8.458,1.009-17.662-3.526-25.267
c-3.449-6.258-5.256-14.552-12.06-18.074c-6.998-1.299-8.42,7.229-9.1,12.276c-0.644,15.263-0.446,30.571,0.167,45.833
c-23.666,0.777-47.366,0.16-71.047,0.463c5.582-4.765,10.574-10.183,16.091-15.027c16.096-14.236,32.198-28.468,48.308-42.688
c5.543-5.444,11.245-11.583,12.547-19.553c0.95-3.975-0.62-7.859-1.627-11.643c-2.834-0.904-6.334-1.917-8.896,0.158
c-11.452,7.038-19.064,18.549-26.984,29.094c-9.153,12.467-19.402,24.069-28.896,36.271c-5.826,7.866-11.702,15.696-17.701,23.433
c-2.593,0.097-5.188,0.089-7.782,0.085c-0.039-12.245,0.081-24.494-0.051-36.735c-0.184-0.193-0.553-0.579-0.738-0.772
c-6.866,0.094-13.808-0.515-20.626,0.364c0.142,26.857-0.001,53.719,0.072,80.578c7.11,0.064,14.221,0.065,21.331 0
c0.036-12.545,0.003-25.091,0.017-37.636c28.712-0.133,57.443,0.328,86.138-0.354c1.011,10.99,1.473,22.264,5.377,32.707
c2.039,3.355,6.29,6.646,10.322,4.588c4.304-1.601,5.645-6.332,6.828-10.3c2.074-8.837,2.351-17.975,2.377-27.013
c2.011,0.006,4.024,0.01,6.038,0.014c0.444,11.033,0.698,22.524,5.269,32.778c1.199,3.485,5.056,5.414,8.587,5.144
c3.73-0.73,6.262-4.233,7.067-7.767c2.56-9.887,2.756-20.188,2.704-30.342c26.979,0.011,53.953-0.005,80.926-0.257
c0.019,13.146-0.019,26.289,0.02,39.436c7.108,0.063,14.22,0.065,21.331-0.001c0.037-24.256,0-48.512,0.018-72.766
C281.157,193.281,281.412,190.473,280.748,187.758z

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Snowboard Heyecanı


Yaz günleri iyiden iyiye kendini hissettirmiş ve biraz olsun serinlik dediğimiz şu günlere özel bir çalışma sunmak istiyorum sizlere... Baktığınız anda sağ taraftan kadraja hızlı bir şekilde ama pek de doğru olayan hareketlerle giren birini göreceksiniz... İşte o benim... Kardeşim bunu hazırladığı anda yüzyılın gif animasyonu olarak lanse etti.  Baş rolde ben olduğum için çok mutluyum. bir yerlerimi Kırmadığım içinde biraz şanslıyım...

19 Ağustos 2011 Cuma

5 Adım

Sir "Richard Charles Nicholas Branson" malum Virgin markalarının kurucusu ve sahibi... tüm dünyanın tanıdığı renkli kişilik... en son olarak gözünü yukarılara dikmiş ve turistlik uzay yolculukları ve uzay uçuşları amacıyla kurduğu Virgin Galactic şirketi ile uzay uçuşu çalışmalarına çoktan başlamıştı...  ( detaylar için http://www.virgingalactic.com/ adresine bakmanızda yarar va ))
Uzay bambaşka bir konu, şimdi burada paylaşmak istediğim Sir Richard Branson ile yapılmış bir söyleşiden...40 yıllık iş tecrübesini 5 Madde üzerinde toplamış. Bir Şirket Kurma amacında olanlar için güzel ve samimi bir rehber olmuş. en Başında yaptığınız işten Keyif almalısınız ile başlayarak devam ediyor... Okumanızda yarar var diye düşünüyorum...


5 adımda bir iş kurmak ve onu başarıyla sürdürmek

Çoğu zaman bana kariyerim boyunca başarılı işler kurmamın sırrı ya da tutarlı bir cevabını bulup bulmadığım sorulur. Ben de başarılı Virgin girişimlerini ve biz bir şeyleri tam yapmadığımızda nelerin yolunda gitmediği konusunda ayırıcı noktalar üzerinde düşünerek biraz zaman geçirdim. 

Geçen 40 yılın üstüne kafa yorarak 5 “sır” buldum.

1. Yaptığınız şeyden keyif alın. 
İş kurmak çok fazla çalışma gerektirdiğinden ve çok zaman alacağından, bu sürede yaptığınız şeyden keyif alsanız iyi olur. Virgin’i Batı Londra’da bir bodrum katında kurduğumda, bir imparatorluk kurma amacında değildim. Amacım faturaları öderken keyifle yapabileceğim bir iş yaratmaktı.

Büyük plan ya da strateji yoktu. İsmin kendisi bile ayaküstü bulundu. Bir gece ben ve arkadaşlarım bir şeyler içip muhabbet ederken hepimiz iş dünyasında yeni olduğumuz için grubumuza “Virgin” /bakir/bakire) demeye karar verdik. Bu isim öyle kaldı.

Benim için iş kurmak tamamen gurur duyacağım bir şey yapmak, yetenekli insanları bir araya getirmek ve diğer insanların hayatında gerçekten fark yaratacak bir şey yaratmaktır.

İş adamı ya da iş kadını, sanatçıdan çok da farklı değildir. Yeni kurduğunuz iş boş bir tuvaldir ve onu doldurmak zorundasınızdır. İyi bir sanatçı nasıl her detayı tuvaline işlerse, siz de bir iş insanı olarak başarılı olmak için işinizi kurarken en küçük şeyleri bile doğru yapmak zorundasınızdır. Ancak bir sanat eserinin aksine, iş hiç bir zaman bitmez, sürekli gelişir.

Eğer iş insanı diğer insanların hayatına gerçek bir değişiklik getirmek isterse ve bunu başarırsa, faturalarını ödeyebilecek ve büyümeye hazır başarılı bir iş sahibi olacaktır. 

2. Kendini gösteren bir şey yaratın. 
Bir ürününüz, servisiniz ya da markanız olabilir ama modern dünyada bir şirket kurmak ve ayakta kalabilmek kolay değildir. Aslında bugün bir iz bırakabilmek için gerçekten farklı bir şeyler yapmanız gerekir.

Son 20 yılın en başarılı işlerine bakın. Örneğin Microsoft, Google ve Apple daha önce hiç yapılmamış bir şey yaparak ve yenilik getirmeye devam ederek sektörü kökünden değiştirdiler. Şu anda baskın güçlerin arasında yer alıyorlar.

3. Çalışanlarınızın gurur duyabileceği bir şey yaratın. 
Takımınızdaki insanlar en büyük servetinizdir.

4. İyi bir lider olun. 
Lider olarak çok iyi bir dinleyici olmalısınız. Ne istediğinizi iyi bilmelisiniz ancak hiç fikir alışverişi yapmadan diğerlerine görüşlerinizi zorla kabul ettirmeye çalışmanın bir anlamı yok. İyi fikir ve tavsiyeler kimsenin tekelinde değildir.

Odanızdan çıkın, insanları gözlemleyin, onları dinleyin ve onlar hakkında bilgi edinin. Bir lider olarak insanları övme konusunda da çok başarılı olmalısınız. Hiç bir zaman herkesin önünde bir çalışanı eleştirmeyin veya öfkeye kapılmayın ve güzel yapılan bir iş için iş arkadaşlarınızı yüceltmeyi ihmal etmeyin.

İnsanlar övüldükçe gelişme gösterir. Çoğu zaman neyi yanlış yaptıklarının söylenmesine ihtiyaçları yoktur, çünkü çoğu zaman zaten biliyorlardır. Eğer biri işi götüremiyorsa, onu otomatik olarak işten atmayın. Bir şirket tam anlamıyla bir aile olmalıdır. Şirkette onlara daha iyi uyan bir iş var mı diye bakın. Çoğu zaman her türlü karaktere uygun iş bulabildiğinizi fark edeceksiniz.

5. Görünür olun. 
İyi bir lider masanın arkasına saklanmaz. Hiç bir zaman ofiste çalışmadım, her zaman evden çalıştım. Ancak sık sık dışarı çıktım ve insanlarla bir araya geldim. Her zaman seyahat ediyorum ama yanımda mutlaka yolda aklıma gelen soruları, endişeleri veya iyi fikirleri yazmak için bir defter taşıyorum.

Eğer Virgin Atlantic uçağındaysam, dışarı çıkıp personelin hepsiyle ve yolcuların çoğuyla tanışıyorum. Bir grup Virgin Atlantic kabin görevlisiyle karşılaştığımda, en az 10 öneri ya da fikrim oluyor. Eğer onları yazmazsam, ertesi gün sadece bir tanesini hatırlayabilirim. Bu nedenle uçaktaki bütün müşterilerin ellerini sıkar, birinin bir tavsiyesi ya da sorunu olup olmadığına bakarım. Aldığım geri dönüşleri tek tek isimleri ve e-posta adresleriyle birlikte yazarım ve ertesi gün onları cevapladığımdan emin olurum. 

Tabii ki, aynı anlayışa sahip işletme müdürlerini işe aldığımızdan da emin olmaya çalışırım. Böylece küçük bir aile şirketi nasıl müşterilerine sorumlu ve arkadaşça yaklaşıyorsa biz de büyük şirket grupları olarak aynı şekilde faaliyet gösterebiliriz.

En başından iş kuruyorsanız, ilk yıllar için anahtar kelime “hayatta kalmak”tır. Hayatta kalmak zordur. İlk başta dünyayı kurtarmak konusunda üzülmek için enerjiniz ya da zamanınız yoktur. Faturaları ödeyebileceğinizden emin olmak için savaşmak zorundasınızdır. Gerçek anlamda tüm odağınız hayatta kalmak olmalıdır.

Doğal olarak, eğer hayatta kalamazsanız, sadece birçok işin battığını ve en iyi derslerin başarısızlıklardan öğrenildiğini hatırlayın. Hemen cesaretiniz kırılmasın! Ayağa kalkın ve yeniden deneyin!

6 Mayıs 2011 Cuma

VECTORDEPO

Vectordepo.com... bir zamanlar hizmete soktuğum ve uzun yıllar üzerinde çalışmayı ve bir şekilde diri tutmayı amaçladığım site... bir çok planım ve bir çok hazırlığım olmasına rağmen bir türlü gereken zamanı yaratamadım ve siteyle ilgilenemedim...İlgilenememe sebebi olarak kısıtlı html bilgim gösterilebilir... Şimdilerde Geliştirilmesi gerektiği konusunda iştahım kabarmış durumda...

Site açıldıktan sonra bir çok mesaj almıştım... Tebrik edenler ,  başarılı bulanlar, desteklemek isteyenler ve bir şekilde her zaman yardıma hazır olanlar... Teşekkür ediyorum.. bir şekilde bir yerlerde birileri tarafından içinde işe yarar bir şeyler bulunması sitenin en büyük amacı...

Geçenlerde ilginç bir durum ile karşı karşıya kaldım...  yukarıda yazdığım gibi bir çok Mail almıştım ama kimse beni aramamıştı...

bilinmeyen bir numara açtım ve aramızdaki diyalog...
- Hocam bir şey indiremiyorum...
- ?
- siteye girdim bir şey indiremiyorum
- Hangi site Kimi aradın sen..
- yaw vectordepo ya girdim ama indirmiyor hiçbirşey...
 ((( VECTORDEPO şoku yaşıyorum kısa bir an )))
- link orada işte imajın altına getirin mouse u... kırmızı okun yanına...
- yaw link falan gezdiriyorum heryerde yok
- Bakın orada imajın altında "ai"-"eps" yazıyor onlar link. hangisini istiyorsan ona tıkla...
-hııı tamam tamam indiriyor Çok sağol...

Böyle işte bu konuda aldığım ilk telefonda yaşadıklarım...

Bir enerji patlamasıyla vectordepo.com'u hakkettiği şekline ve hakkettiği yere getireceğim... vectordepo hakkettiği yere geldikten sonra bakalım ne tür telefonlar alacağım...

Saygılarımla...

14 Nisan 2011 Perşembe

Braille Alfabesi

Üzerinde Çalıştığım bir tasarımda Braille Alfabesi karakterlerinden yararlanmayı planladım
Vector dosyası olarak sunumunun faydalı olacağını düşündüm. Bu Noktadan hareketle aşağıda linkini verdiğim Braille Alfabesi Vector Dosyasını oluşturdum... Braille Alfabesi Vector dosyası arayanlar bu cılız sese bir şekilde ulaşacaklardır...

www.vectordepo.com/kaynak/BRAILLE.rar

___________________Braille alfabesi veya Körler alfabesi1821 yılında Louis Braille tarafından geliştirilmiş görme engelli insanların okuyup yazması için kullanılan bir alfabe yöntemidir. İki kolon taşıyan dikdörtgen düzen üzerine dizilmiş altı kabartılmış noktadan oluşur. Her iki kolonda üçer nokta bulunur. Noktalardan her biri altmışdört farklı kombinasyondan birini oluşturması için farklı şekillerde dizilir.

Bu harfleri isimlendirmek için noktaların bulunduğu her bir pozisyon, yerlerine göre söylenir;
  • yukarıdan aşağıya, sol yanda 1'den 3'e kadar (temsilî L harfi)
  • sağ ve sol yandan birinci (temsilî C harfi)


Braille sistemi aslında Charles Barbier'nin Napolyon'un talebi doğrultusunda, askerlerin gece karanlığında ışık olmaksızın anlaşmalarını sağlamak için geliştirdiği sisteme dayanır. Barbier'nin sistemi çok karışık ve öğrenilmesi zordu zira askeriye tarafından da reddedilmişti. 1821 yılında Charles Barbier, Paris Millî Enstitüsü'nin körler bölümünü ziyaret etti ve Louis Braille ile tanıştı. Braille, Barbier'nin en büyük eksiğinin, alfabesinin sahip olduğu temsilî harflerin insanın parmağını hareket ettirmedikçe anlaşılamaması olduğunu söyledi. Bu buluşta bir sembolden diğerine hızlıca geçilemiyordu. Kendisinin değişikliği, kör alfabesinde devrim yapan 6'lı nokta sistemiydi.   (((WIKIPEDIA ))))


8 Nisan 2011 Cuma

Hepimiz için İleri Demokrasi


Ahmet Şık...Malum bir kitap yazmak istedi. öyle bir konu seçti ki, parça parça bir sürü bilgi kırıntılarından oluşan koca bir okyanus. Konuyu bir perspektiften toplu bir şekilde yansıtmak için günler boyu çalıştı, günler yetmedi gecelerini verdi, çoğu kez sevdiklerini ihmal etti. Araştırdıkça konu daha da genişledi, genişledikçe hep daha, hep daha fazlası ile karşılaştı... tam taslağını oluşturduğu sırada hiç hesaba katmadığı "İleri Demokrasi"nin çarkları dönmeye başladı...

Kim bilir taslak halinde yasaklanan kitabı için araştırmalar yaparken neler, nelerle karşılaşmıştı. Kimler, nerede, kiminle, nasıl yada ne biçim amaçlar uğruna... İnanıyorum ki: böyle bir şey aklının ucundan bile geçmemiştir... Araştırmasının yaparken karşılaştıklarına kıyasla kendisine en çok dokunan, bu araştırmanın ta bu aşamalara kadar geleceğini tahayyül bile edememiş olmasıdır diye düşünüyorum.

Tutukevine giderken söylediği "Dokunan Yanar" sözü hala dimağlarımızda tazeliğini korurken, üzülerek ve içime sindiremeyerek söylemek istiyorum ki; YGS şifre iddiaları ile başlayan yeni karanlık ve kirli bir gündemimiz var, daha öncede olduğu gibi bu işin içinden de çıkamayacağız ve bu pisliğin üstü de başka bir pislikle örtülülecek. Bir çok konuda olduğu gibi ve ne yazik ki: Ahmet Şık ve onun daha basılmadan yasaklanmış çalışması anılarımızda tatlı bir tebessüm olarak kalacak ve kaybolup, yitip, unutulup gidecek...

En çok üzüldüğüm nokta, toplum olarak yaşananların hemen ardından herşeyi unutmamızdan ziyade, hedefinde İleri Demokrasi olanların,
amaçlarına hizmet ederken, haysiyet sınırlarını zorlayan her türlü pis işlerinde, fütursuzca bu acımasız gerçek üzerinden hareket etmeleridir.

Çoğu zaman bizi karanlığa sürükleyen, bu karanlık planlara layıkıyla hizmet eden, çoktan yitip gitmiş olan toplumsal belleğimizdir.

İleri Demokrasi Kitabı, "İleri Demokrasiyi Diline Dolamışlardan" çok "İleri Demokrasi" için Ahmet Şık gibi gerçekten hizmet edenlere adanmıştır. 


http://www.ileridemokrasikitabi.com/

6 Nisan 2011 Çarşamba

İleri Demokrasi...

      Öyle sanıyorum ki; Kitabı Gören cemaat işi sanıyor ve bir şekilde tıklamaktan yada indirmekten çekiniyor... Açıklamasında da yazdığımız gibi aslında bu kitap daha taslak aşamasında yasaklanan kitaplara bir başkaldırı niyetinde, İleri demokrasi adı ile birlikte kendi içinde bir ironi yaratan mutlaka bakılması ve paylaşılması gereken bir olgu.
      Günden güne bize dayatılanlar bırakın İleri Demokrasiyi, Ortaçağ'da bile yaşanmış olması pek olası olmayan şeyler...
      Lafı çok Fazla uzatmadan, İleri Demokrasi Hepimize Lazım ama Böylesi Değil...   http://ileridemokrasikitabi.com/

13 Mart 2011 Pazar

Barış Manço'ya (( Barış Manço'dan Kalbe ))

Kalpten Kalbe Bir Yol Vardır Görülmez
Gönülden Gönüle Gider yol gizli gizli

Barış Manço Dinlemeye devam... Dj Tutan ve Kabus Kerim'in başarılı Mixleri ile yeniden hayat bulan Eski şarkılar... Manço'ya olan saygımı ve özlemimi arttırmakta...

KErim tarafından 9 gün önce eklenmiş bu kayıdı bir dinlemenizi rica ediyorum....
http://soundcloud.com/karriem/misket-set

Dakika 5:54 işte tam buradaki Melodi için diyecek bir şey yok... diğer bombalar ilerleyen dakikalarda gizlenmiş durumda....

1 Mart 2011 Salı

Yaratıcılık ve Korsanlık

Esinlenmek hakkında hazırlanmış hoş bir yazı.... Kısa bir zaman ayırıp okumakta yarar var...

“Behind the Music” (Müziğin Arkaplanı) türü şovlar izlemekten ve orkestraların nasıl orijinal müzik ürettiğini anlatan yazılar okumaktan hoşlanıyorum. Genellikle her şey orkestra üyelerinden birinin genç yaşlarda belli bir tür müziğe maruz kalmasıyla başlar. Ya da bir konserde bulunmak ve kişiyi çok heyecanlandıran bir deneyim yaşamış olmak da etkili olabilmektedir. Görülen odur ki, orkestranın etkilendiği unsurlar, ürettiği müzik üzerinde önemli izlere sahiptir.

Şaşırtıcı işlere imza atan ustalar hemen her zaman ilham kaynaklarından bahsederler. Diğer yazarlar, müzisyenler ve sanat yapıtları... Eserlerinde sürekli birşeyden ilham alırlar.

Web, ilham almak için devasa bir platform yaratmıştır. Malzemelerini farklı online kaynaklardan temin eden yaratıcılık konusunda hiçbir sıkıntı yaşanmamaktadır. Aslında, şaşırtıcı işler yaratmanız gerekiyorsa, ilham ve fikirleri talan etmenin yolunu öğrenmek, büyümenin önemli bir parçası olacaktır.

Talan Sanatını Öğrenmek
Web olmasaydı berbat bir yazar olurdum. Açıklama: Hâlâ çok iyi değilim. Ama, daha kötü olabilirdim. Şansım varmış ki, söz ustalarından ilham alıyorum.

Aslında, her zaman diğer yazarların işlerini açıkça talan ediyorum. İnternetin en iyi tarafı, atıfta bulunmak kaydıyla çalmayı teşvik etmesidir. Bloglar, statik bir ortam değildir ve hem muhabbet etmek hem de tepki vermek için çok uygundur. Fikir çaldığım en son makalelerden bazıları:
• İçerik tarlalarının yükselişi üzerine bir TechCrunch makalesi
• Bir arkadaşımın hatırlatması üzerine Van Halen’ın kahverengi M&M şekerlerle ilgili sözleşme ekinin hikayesi
• BBC Planet Earth serisinden bir satır

Diğer yazarlar olmasaydı, benim bloğum da olmazdı. Direnleri kapıp heyeti toplayarak orijinal olmayan fikirlerim yüzünden beni kasabadan atmadan önce şunu bir düşünün: Yalnız değilim. Aslında, ilham almak, öğrenme ve gelişme şeklimizin önemli bir parçasıdır.

Genç ve deneyimsiz sanatçılara genellikle farklı üslupları öğrenmeleri için büyük sanatçıların tarzlarını mümkün olduğunca taklit etmeleri öğretilir. Sanat profesörlerinin öğrenmeyi kolaylaştırmak için başyapıtların doğrudan kopyalanmasını talep ettiklerine sık rastlanır. Sohbet etme şansı bulduğum bir sanat profesörünün de belirttiği gibi, kopyalama, “en iyi sanatçılardan en iyi uygulamaları öğrenmenin en hızlı yolu”dur. Bu öğrenciler, tarihteki en büyük ressamların eserlerini kopya etmeye çalışır ve bu şekilde herhangi bir ders kitabından ya da derste öğreneceklerinden daha fazlasını öğrenirler.

Öğrenciler, önce en iyi uygulamaları öğrenmeden kendi tarzlarını yaratmayı öğrenemezler. Bu, kopyalamak değildir, öğrenmektir.

Kaynakları Talan Etmek
İlham kaynakları bulmak, her tür yaratıcı uğraş için hayati olacaktır. Diğer kaynaklardan ilham “çalmaya” başlamaktan korkmayın.

Teddy Roosevelt bir keresinde “Nerede olursanız olun, elinizdekiyle yapabildiğinizi yapın,” demişti. Bilgi ve ilhamın hiç olmadığı kadar özgür ve mevcut olduğu bir çağda yaşıyoruz. Bundan korkmadan yararlanın.

Başkalarından nasıl online ilham çaldığımı gösteren eski yazılarımdan bazıları:
• Sosyal medyadan fikir üretmek
• Yaratıcılığı ateşleyen web siteleri
• Yaratıcılığın online varış noktaları

Önemli olan, ilhamınızın nereden geldiği değil, aslında ilham almış olduğunuz gerçeğidir.

Glen Stansberry

Kabus Kerim

Yazacagım konuyla alakalı olarak kimlerle aynı fikirde olurum bilmiyorum... bir tavsiyede bulunacağım... Hazır CARTEL in geri pörtlediği ve o ilk performansını mumla arattığı şu günlerde...  Kerimin ( Karakanın Kabus Kerimi) neden grupta olmadığını dusundugumuz su zamanlarda... Kerim'in Anneme Funk adlı çalışmasını bir dinlemenizi öneriyorum...  Çalışmak için birebir... Hazır fırsat bulmuşken Ozan kişiliğini çok geç keşfettiğim Barış Manço'yada Saygılarımı gönderiyorum...





Çalışmayı bu adresten dinleyebilirsiniz... Müthiş bir miks olmuş..

http://soundcloud.com/karriem/anneme-funk

26 Ocak 2011 Çarşamba

Moda ve Küreselleşme

Mutlaka zaman ayrılması ve okunması gerek bir yazı... Link olarak atıyorum Bakınız... Moda Gelişim Sürecine Geçmişten günümüze hızlı bir değerlendirme yapan bu yazının Özellikle Final bölümündeki üç paragraf adeta tüm tekstil sektörü çalışanlarına itafen yazılmış gibi. Buraya alıntıladım du bölümleri ve Özellikle bold karakter kullandım. Bu sektörde işçi olarak çalışanların kazandıkları parayı yine bu yönde harcıyor olmalarına yapılan ironik bakış açısıda ayrıca düşünmeye değer...

/////     http://www.gau.edu.tr/bildiriler/Bildiri5.pdf     /////

MODA VE KÜRESELLESME
Yrd. Doç. Dr. Hafize PEKTAS
Selçuk Üniversitesi Mesleki egitim Fakültesi
Uygulamalı Sanatlar Egitimi Bölümü Ögretim Üyesi

          Bireye aynı zamanda hem farklılık hem de aidiyet kazandıran moda da küresel üretim sistemleriyle ucuzlayarak çok düsük gelirli insanları da bu tüketim bagımlılıgının içine çekmistir. Sürekli degisen ürün çesitliligi farklı tarzlar yeni imajlar sunan moda çabuk yayılıp gözden düsme niteligiyle bütçelerde hiç eksikligi giderilemeyen bir tüketim kalemi halindedir. Bankaların uygun kredi arzları bu tüketim cazibesinin agına insanların daha kolay düsmelerini saglamıstır.

          Sonuç olarak bugün gelinen noktada biraz saygınlık, deger, aidiyet, farklılık ve cinsi cazibe adına moda tüketicisi olan ve yoksul kadınları ve gençleri bir yandan tekstil sektöründe isçi olarak çalısmakta, kazandıkları parayı da yine bu sektöre harcamaktadırlar.
         
          Sahibinin daha hızlı yürümesi için esegin önüne bir çubuga baglayarak havadan uzattıgı bir tutam ot misali moda, insanlıgı tüketebilmek için üretmeye zorlayan ve asla gerçek anlamda ulasmasına fırsatverilmeyecek mutluluk ve refah vaat ederek pesinden kosturan itici güç olmustur. Ancak alan ve satanıngönüllügüyle dönen bu yapay ihtiyaç çarkının atıklarıyla gelecekte dünyanın çöplüge dönüsmesi gerçegi bir tehdit olarak sinyal vermektedir. Büyük sermayelerin moda üzerinden çok kazanma cazibesiyle yeni kazanç politikaları gelistirme arastırmaları yaparken bu tehdidi göz önüne almaları insanlıgın gelecegi için kaçınılmaz bir zorunluluk olarak belirmektedir.

12 Ocak 2011 Çarşamba

Bambaşka bir Rüya.../// Bambaşka bir güven///Bambaşka bir son

inception filminde meşhur bir diyalog vardı...
---    Bir şey sorayım. Rüyanın başlangıcını
hiç hatırlamazsın değil mi?
--- Olup bitenin ortasında bulursun kendini.

Bir evin koridorundayım... Yeni bir ev... Yüksek binalardan oluşan bir site içerisinde... tüm bunları biliyorum...koridorda bir iş var... ne işi bilmiyorum... üç dört erkek var ve bir tanesi merdiven üstünde  ikisi aşağısında bir işe ile meşguller... eğer bu bir takım ise bende bu takımın bir parçasıyım...

          Deprem olmaya başlıyor... sarsılıyoruz... çok sakiniz... ekip olduğu yerde durmakda... ben olduğum yerde durmaktayım...  Duruyorum olduğum yerde... hiç bir korku, hiç bir endişe durumu söz konusu değil...Biliyorum ki ne olursa olsun içinde bulunduğum bina yıkılmaz, biliyorum ki şu an içinde bulunduğum bina itibariyle en güvenli ve en korunaklı yerdeyim ve biliyorum ki sarsıntılar az sonra duracak... ama oyle olmuyor... sarsıntı giderek tonunu yükseltiyor, giderek daha fazla çatırtı ve daha çok uğultu... ama korkmuyorum. bu endişeli durum sadece kafamı karıştırıyor... bir an için soluma dönüyorum ve penceren karşı tepe üzerindeki evleri izlemeye başlıyorum... O kadar güven ve huzur içerisinde hissediyorum ki kendimi... biliyorum bu Deprem evleri yıkacak biliyorum bu deprem can alacak ama yok hiç bir endişe yok... en ufak bir kuşku bile... direk karşıya bakıyorum... bir sürü bina avr tepe üzerinde... eksi püskü binalar... kıpırdamadan bakmaya çalışıyorum... içlerinden bir tanesi yıkılacak olursa, o anı kaçırmayayım diye... ama bir gariplik var sanki... sanki sarsılmıyorlar... sanki orada deprem olmuyor...  deprem çatırtılarını arttırarak devam ediyor... an ve an hiç durmayacak endişesi kaplıyor bedenimi. Pencereden bakıyorum ve karşıda bir hareket göremiyorum... Ortalık oldukça aydınlık... yanımdakiler artık yok... artık yalnızım... yalnızlığımı görmüyorum tıpkı bu binaya bir şey olamayacağını düşündüğüm gibi bunuda hissediyorum... Bir Yamaç kenarına kurulmuş bir site burası...8 - 10 bloktan oluşuyor ve binalar yaklaşık yirmişer katlı.. aralarda park bahce ve çocuk oyun alanları...

          Yalnızım. artık korkmalımıyım acaba... hayır aklıma bile gelmiyor... tek derdim neden bu kadar uzun sürdü...
Neden hala bitmedi....

           Şimdi Beden olarak yokum... az önce olan bitenden sıyrılmış az önce içerisinde olduğum binayı izliyorum... bir kılıfım yok... benliğim o alanı kaplamış gibi ve tepeden izliyorum.... burası sessiz... sakin... tıpkı az önce yıkılacağını düşündüğüm binalar bölgesindeki gibi... biliyorum ki o bina içindeyim hala ama bir anlamdada yokum işte... fiziken...

          bir karmaşa bir oldu bitti... sessiz ve sedasız... az önce bedenen içinde bulunduğum binayı görüyorum...tamamen yan yatmış...o koca binada hiç bir kırık çıkık yada çatlak yok... sadece bir şekilde alınmış ve yan yatırılmış... Benliğim ile bunu hissettiğim / yaşadığım / gördüğüm anda... Kendi bilincime o an o bina içinde olanlar gark ediyor... evet şimdi binanın içindeyim... Hiş ses yok... hiç bir hareket yok... bina bir anda yan yatıyor... Camları bile kırılmadan.. snaki alınıp konulmuş gibi... Sadece benim içinde olduğum bina... o yamaçta yatıyor şimdi... kimseler yok...

       Şimdi dışardayım.... Olanı biteni izleyen fiziksel olmayan varoluşumla... tam o an... bina yan yatarken ki düşüncem aklıma geliyor..."bu bina yıkılmazdı" sonrasında da malum son....

6 Ocak 2011 Perşembe

Gecenin bir vakti aklıma gelmeyen bir şeyler var.

Gecenin bir vakti aklıma gelmeyen bir şeyler var.

           Etrafa saran sessizlik ve bu sessizlik barajını aşmaya çalışan küçük elektronik uğultular, dijital vızıltılar ve ne olduklarına, ne tür maddelerden türediklerine yada ne için olduklarına bir türlü anlam veremediğim en sonunda bu seslerin, bu manasız vurguların, abuk tonların kafamın içinde olduğunu düşündüğüm bir takım paranoyak sesler var ve her yanı sarmış durumdalar...
          Gecenin bir vakti bu seslere anlam kazandırmak için biçilmiş kaftan gibi... Şehir ve hayat karmaşasından bir şekilde pestili çıkmış herkes: huzurunu, bu kış gününün en güzel mekanı olmaya aday, sımsıcak yatakların en derin ve uykularının en hayattan uzak, gerçekten en izole ve masallarla donanmış en ücra köşelerinde buluyor... Yarının yine olduğu, herşeyin tekrar ve tekrar tekrarlanacağının ve en nihayetinde onunda yarınının ve onunda yarının olduğunu ve bu yarınların bu karmaşanın bu karanlığın ve bu keyif vermez durumların hiç ama hiç arkasının kesilmeyeceğini düşünmediğimiz tek yer uyku...
          Gecenin bir vakti aklıma gelmesini istemediğim şeyler var. Gecenin bir vakti sadece uyumak istediğim zamanlar var... uyumak ve çok nadir gördüğüm rüyalardan bir seçki yapmak yada sadece uyumak, sabah kalktığımda kalkmış en nihayetinde de huzurlu, deliksiz uzun bir uykudan sonra güne başlamak ve bodozlama dalmak karmaşanın içine, futursuzca kalabalığa karışmak ve insan selinde akmak...
          Gecenin bir vakti uykuya hasretim var... sessizlik belki iyi gelir diye düşüncelerim var. Belki o alır sarar bedenimi ve o uykunun filmlere konu olmuş en en en derin köşesine bırakır ve küçük dünyamı yaratmama izin verir yada sadece alır bedenimi sabaha sağlam bir şekilde teslim edilmek üzere....
           Gecenin bir vakti ne yapsam ardı arkası kesilmeyen sesler var... Paranoya bağlamış düşüncelerim ve bu seslerin kafatasımın içinden bir yerlerden geldiğine olan inancım var... bu hiç ardı arkası kesilmeyen minimalist ıslık sesi direk olarak kulaklarıma yakın bir noktadan beynimin derinliklerine uzanan bir damardan gecer kanın sesi diye düşünüyorum sonra diyorum ki kendi kendime: eğer öyle olsa kalbimin atımları ile renklenmez mi bu ritm... Beni hayata bağlayan ve kontrolumun asla bende olmadığı yegane hayat kaynağım, kulakçıklı, kapakçıklı esrarengiz Pompanın tüm iniltilerini de duymazmıyım... dıb dıb dıb dıb en amiyane tabiri ile... duyar mıyım bilemiyorum...
          Gecenin bir vakti yazıyorum... bir nebze olsun zihinsel boşlukta saklanmıştır bu gecenin uyku modu diyorum ama yazdıkça uzaklaşıyor, uzaklaştıkça uzatıyorum...

3 Ocak 2011 Pazartesi